Cemil Sarıtaş


KENT LOKANTASI: GÖNÜLLERE DEĞİL, BELKİ DE MANŞETLERE DOKUNAN LEZZET

KENT LOKANTASI: HALKIN SOFRASI MI, POPÜLİST BİR GÖSTERİ Mİ?


Çat Belediyesi'nin “sosyal belediyecilik” anlayışıyla hayata geçirdiği Kent Lokantası, dört çeşit yemekle hem midelere hem kalplere hitap etmeyi amaçlıyor. Ama gelin görün ki, bu lokantada sadece yemek değil, biraz da PR servisi yapılıyor gibi…

Slogan güzel: “Her sofrada sıcaklık, her tabakta kardeşlik.” Ancak vatandaşın aklı karışık: Kardeşlik mi bu, yoksa belediyenin seçim kataloğu mu? 50 liraya çorba-pilav menüsü, kulağa hoş geliyor ama dışarıda simitle yarışan bu menünün nasıl sürdürüleceği hâlâ belirsiz. Belediye mutfağının gizli tarifi muhtemelen: “Bir tutam şefkat, bolca reklam sosu.”

Başkan Kılıç, gelen övgüleri sosyal medyada ballandıra ballandıra paylaşırken, kimileri soruyor: “Lokantadan çıkan buhar mı daha yoğun, yoksa paylaşılan methiyeler mi?” Tabii ki vatandaşın memnun olması önemli ama insan yine de düşünüyor… Acaba bu kadar övgü, biraz da lokantanın camından bakılan bir vitrin değil mi? 

Ayrıca, “Kent Lokantası bir mola yeri, bir nefes alanı” deniyor. Şayet öyleyse, belediye biraz da vatandaşın borçlarından nefes alabileceği projelere yönelse fena mı olur?

Velhasıl, bu lokanta projesi midelere dokunuyor olabilir ama bazılarına göre asıl hedef gönüller değil, gazete kupürleri. Umarız ki bu lokanta bir tabak sıcak yemekten fazlasına ihtiyaç duyan halkın esas sorunlarını da sofraya yatırmayı unutmaz.

KENT LOKANTASI: HALKIN SOFRASI MI, POPÜLİST BİR GÖSTERİ Mİ?

Çat Belediyesi tarafından sosyal belediyecilik adı altında açılan Kent Lokantası, ilk bakışta halkı düşünen bir proje gibi görünse de, uygulamada çeşitli soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Belediye Başkanı Arif Hikmet Kılıç'ın göreve gelir gelmez hayata geçirdiği bu lokanta, her ne kadar “herkesin sofrasında sıcaklık” sloganıyla sunulsa da, bu hizmetin sürdürülebilirliği ve kapsayıcılığı konusunda ciddi endişeler bulunuyor.

Yalnızca 50 TL’ye 4 çeşit yemek verildiği belirtiliyor; ancak bu fiyat politikası, ekonomik gerçeklikler ışığında uzun vadeli bir çözüm mü, yoksa geçici bir halkla ilişkiler manevrası mı sorusunu gündeme getiriyor. Ayrıca, bu tarz hizmetlerin sürekli övgüyle lanse edilmesi, belediyecilikte esas olması gereken altyapı, istihdam ve eğitim gibi temel ihtiyaçların ikinci plana atıldığını düşündürüyor.

Vatandaşlardan gelen memnuniyet mesajları her ne kadar olumlu görünse de, bu ifadelerin medyaya taşınma şekli yapay bir atmosfer yaratıyor. Gerçek halk ihtiyaçlarına yönelik yapısal çözümler yerine, sembolik adımlarla belediyeciliğin sadece “gönüllere dokunmak” üzerinden tanımlanması, hizmetin samimiyetini sorgulatıyor.

Belediyenin bu projeyi sürekli öne çıkarması, sosyal yardımların reklam malzemesi haline getirilip getirilmediği sorusunu da doğuruyor. Zira yardımlaşma ve paylaşım gibi evrensel değerlerin belediyecilik söylemine araç edilmesi, bu kavramların içinin boşaltılmasına neden olabilir.

Kent Lokantası, belki de iyi niyetle yola çıkılmış bir proje. Ancak uzun vadede bu gibi uygulamalar, köklü yapısal çözümler üretilmediği sürece sadece “göstermelik” sosyal projeler olarak kalma riski taşıyor.