Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen “Arzuhal Günleri” etkinliği, engelli bireylerin seslerini duyurma çabasına önemli bir zemin sundu. Ancak etkinlikte dile getirilen sözler ve yapılan konuşmalar, ne yazık ki sahadaki bazı gerçeklerle tam anlamıyla örtüşmedi.
Belediye Başkanı Sayın Mehmet Sekmen’in “Engeller kalplerde” ifadesi ve özel gereksinimli vatandaşlarla kurduğu diyalog takdire şayan olsa da, özellikle kırsal ve uzak ilçelerde yaşayan engelli bireylerin yaşadığı yapısal sorunlar hâlâ çözüm beklemektedir. Örneğin, halen birçok ilçede halk otobüslerinin engelliler için ücretsiz olmaması, eşit erişim hakkını ciddi biçimde sekteye uğratmaktadır. Bu durum, "kent hakkı" kavramının yalnızca merkezde yaşayan bireylerle sınırlı kaldığını düşündürmektedir.
Ayrıca, Gülümseyen Kafe gibi sembolik yatırımlar her ne kadar kamuoyunda olumlu yansımalar bulsa da, engelli bireylerin istihdama tam ve etkin katılımı için yeterli fırsatlar yaratılmamıştır. Talepler dinleniyor, ancak çözüm süreçlerinin yeterince hızlı veya kapsamlı ilerlemediği görülmektedir.
Türkiye Sakatlar Derneği Erzurum Şubesi’nin dile getirdiği “engelli bireylerin sosyal, kültürel ve ekonomik hayata katılımı” çağrısı halen tam anlamıyla hayata geçmiş değildir. Özellikle fiziksel erişim, kamusal hizmetlerde eşitlik ve kırsal bölgelerde yaşayan engelli bireylerin taşıma, eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlere ulaşımı, 'Engelsiz Erzurum' vizyonuyla örtüşmeyecek düzeyde kısıtlıdır.
Unutulmamalıdır ki engelli bireylere yönelik duyarlılık, yalnızca etkinlik salonlarında verilen sözlerle değil; o sözlerin şehir sokaklarında, otobüs duraklarında ve istihdam alanlarında karşılık bulmasıyla anlam kazanır.
ENGELSİZ SÖZLER, ENGELLİ GERÇEKLER
Gülümseyen Kafe’nin kapısı sabahın erken saatlerinde açılıyor. İçerideki masa düzeni özenle hazırlanmış, duvarlara asılan rengârenk pankartlar günün anlamına işaret ediyor: “Arzuhal Günleri.” İçeriye peş peşe giren gençler, tekerlekli sandalyelerinde, bastonlarıyla, bazısı sessiz bir sevinç, bazısı buruk bir tebessümle kafe alanına yerleşiyor.
Kısa bir süre sonra salonun ışıkları biraz kısılıyor, gözler Gülümseyen Kafe’nin girişine çevriliyor. Belediye Başkanı Sayın Mehmet Sekmen, yanında dernek yetkilileriyle birlikte salona giriyor. Alkışlar arasında kürsüye ilerliyor ve mikrofonu eline alıyor:
“Engel; yüreklerde değil, sadece kelimelerdedir. Birlikte gülümseyen her yüz, bizim için en büyük mutluluktur,” diyor.
Salonun içindeki hava bir anlığına duygusal bir titreşimle doluyor. Ancak o an, kafede köşeye ilişmiş, bastonuna yaslanarak Başkan’ı dinleyen yaşlı bir adamın mırıldanması kulağıma çalınıyor:
“Güzel de… bizim ilçeye giden otobüslerde hâlâ ücretsiz ulaşım yok. Yağmurda, çamurda şehre gelmek zor.”
Genç bir kadın, gözlüklerinin üzerinden Başkan’a bakıyor. Üniversiteye ulaşım için her sabah üç araç değiştirdiğini anlatıyor bana fısıltıyla. “Sadece gülümsememizi istiyorlar, ama ulaşamadığımız yerlerde nasıl güleceğiz?”
Sahne bu ya, Başkan masaları dolaşıyor, herkesle tokalaşıyor, notlar alıyor. “Sorunlarınızı en kısa sürede çözeceğim,” diyor samimi bir dille. Fakat bu sözler yıllardır aynı vaatlerle büyüyen gençlerin yüzünde bir soru işareti olarak asılı kalıyor.
Etkinlik bitiminde salon sessizce boşalırken, gözüm kırsaldan gelen bir annenin yanında oturan çocuğa takılıyor. Çocuk, belki ilk kez büyükşehir belediye başkanını görmenin heyecanıyla, el sallıyor ardından. Annesi ise dilekçesini Başkan’a verememiş olmanın mahzunluğuyla çantasını omzuna alıyor.
Belki de en çok o çantada biriken dilekler anlatıyor bugün olanı: Gülümseyen sözlerin ardında hâlâ erişilemeyen otobüs durakları, hâlâ basamaktan çıkılamayan kamu binaları, hâlâ karşılanamayan eşitlik özlemleri var.
İşte tam da bu yüzden, ‘Engelsiz Erzurum’ yalnızca söylemde değil, sahada da inşa edilmeli. Yoksa bu mizansen, bir gün tiyatro sahnesinden inip, hayatın gerçek perdesinde sahici bir çözümle bitmeyebilir.