GIDA KRİZİ KAPIDA: ERZURUM’UN TAŞI, TOPRAĞI BETON OLDU!

Son yıllarda Erzurum’da hızla artan plansız yapılaşma, sadece tarım arazilerini değil, aynı zamanda kentin tarihsel ve kültürel mirasını da tehdit ediyor.

Tarih: 18.06.2025 19:52 Güncelleme: 18.06.2025 19:52 166
GIDA KRİZİ KAPIDA: ERZURUM’UN TAŞI, TOPRAĞI BETON OLDU!

 

 

Erzurum Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Ali Kayabaşı ve Erzurum Kalkınma Vakfı (ERVAK) Başkanı Erdal Güzel, bu sürecin Erzurum’un geleceğini nasıl etkilediğine dair önemli uyarılarda bulunuyor. Betonlaşan bir şehirde, hem üretimin hem de geçmişin izlerinin yok olmaya başladığına dikkat çeken uzmanlar, şehri yönetenlerin kısa vadeli çıkarlar yerine uzun vadeli vizyonlarla hareket etmesi gerektiğini belirtiyor.

 

Ziraat Mühendisleri Odası’nın önceki dönem başkanlığını da yapmış olan Hasan Ali Kayabaşı, Erzurum’da özellikle son 10 yılda hızla artan imar faaliyetlerinin ciddi bir tarımsal kayba neden olduğunu söylüyor. Kayabaşı'na göre, Erzurum’un merkezine yakın olan ve birinci sınıf olarak nitelendirilen tarım arazileri, yapılaşma baskısıyla karşı karşıya kalıyor. “Erzurum’un nüfusu artmıyor, aksine azalıyor ama yapılaşma artıyor. Bu neyi gösteriyor? Köyden kente göçün arttığını, üretimden kopuşun yaşandığını gösteriyor. Şehir büyüyor gibi görünse de aslında büyüyen beton yığınları” diyen Kayabaşı, göçle birlikte küçük aile işletmelerinin çöktüğünü, köylerin boşaldığını ve insanların tarım yerine asgari ücretle şehirde yaşamaya mecbur kaldığını söylüyor. 

ERVAK Başkanı Erdal Güzel ise konuya sadece tarım değil, kültürel perspektiften yaklaşıyor. Erzurum’un taş evlerinin yıkılmasıyla birlikte mimariyle birlikte yaşam biçiminin de kaybolduğunu söylüyor: “Taş evlerde sadece insanlar yaşamazdı, kültür yaşardı. Komşuluk yaşardı. Şimdi apartmanlar var ama ilişkiler yok. Mahalle kültürü yok. Şehir büyürken kimliksizleşti.”

 

 

60 Bin Hektar Tarım Arazisi Kayboluyor

 

“Erzurum bundan 20 yıl önce Türkiye’nin buzağı fabrikasıydı. Türkiye’nin hayvansal üretim yükünü büyük ölçüde sırtlanıyordu. Bugünse geldiğimiz noktada Erzurum dışarıdan anaç hayvan getirmek zorunda kalan bir şehir haline geldi” diyerek geçmişle bugün arasındaki keskin farkı ortaya koyan Erzurum Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Ali Kayabaşı, tarım arazilerinin plansız imar kararlarıyla hızla yok edildiğini söylüyor.

 

Kayabaşı, özellikle Dadaşkent, Yıldızkent ve Şükrüpaşa gibi bölgelerde geçmişte sebze ve yem bitkilerinin yetiştirildiği birinci sınıf tarım arazilerinin bugün çok katlı apartmanlara teslim edildiğine dikkat çekiyor. Yaklaşık 60 bin hektarlık tarım alanının imara açıldığını belirten Kayabaşı, bu dönüşümün yalnızca gıda güvenliğini tehdit etmekle kalmadığını, aynı zamanda kırsaldan kente göçü hızlandırarak sosyal dengeleri de sarstığını ifade ediyor. Tarımı bırakarak kente gelen küçük aile işletmelerinin çoğu asgari ücretli işlerde istihdam edilirken, apartman yaşamına uyum sağlayamayan bu insanlar arasında sosyal uyumsuzluklar da artıyor.

 

Siyasi Kararlar, Toprak Koruma Kurulu’na Çelme Takıyor

Hasan Ali Kayabaşı, bu değişimin bilimsel ve şeffaf bir planlamayla değil, tamamen siyasi ve rant odaklı kararlarla şekillendiğini dile getirerek, sürecin işleyişine dair eleştirilerini şöyle sürdürüyor: “Belediye meclislerinde siyasi kararlarla imar planları hazırlanıyor. Toprak Koruma Kurulu’na gelmeden kararlar alınıyor, biz de ancak iş işten geçtikten sonra müdahil olabiliyoruz. Mahkemeyi kazansak bile uygulamalar sürüyor. Bu kararların halkın ve uzmanların görüşleri dikkate alınmadan, bilimden uzak bir anlayışla alınması, Erzurum’un geleceği adına büyük bir tehdittir.”

 

Kayabaşı’na göre, şehrin merkeze uzak olan yerlerine rant uğruna tarım arazilerine apartmanlar dikilirken, şehir merkezindeki mezbelelik durumdaki alanların dönüşümü ise göz ardı ediliyor. Böylece hem toprağın üretim potansiyeli yok ediliyor hem de şehir çarpık bir şekilde genişliyor.

"Tarımsal Alanın Kıyımı Erzurum Teknik Üniversitesinin Yapılmasıyla Başlandı"

Ziraat Mühendisi Kayabaşı’nın en sert eleştirilerinden biri Erzurum Teknik Üniversitesi’nin (ETÜ) mevcut konumuna yapılmasıyla ilgili. Üniversite binasının yapıldığı alanın zemin yapısının tarım için elverişli, ancak yapılaşma için riskli olduğunu yıllar önce uyardıklarını belirtiyor: “O bölge, taban suyunun yüksek olduğu birinci sınıf tarım arazisiydi. Biz Ziraat Mühendisleri Odası olarak o dönem bu kararın iptali için dava açtık, mahkemeyi kazandık. Ancak ne oldu? Yine de ETÜ o alana yapıldı. Bugün gidin bakın, üniversitenin binalarında duvar çatlakları, temellerde çökmeler başladı. Zemin dayanıklı değil dedik, dinlemediler. Şimdi ise güçlendirme çalışmaları yapılıyor. Mesela Erzurum'da yani tarımsal alanın kıyı mı? Teknik üniversitenin ETÜ’nün yapılmasıyla başlandı. Sırf birilerine rant elde etmek için birilerinin arazilerine değer üzerine değer katmak için.”

Kayabaşı, ETÜ’nün yapılmasının ardından bölgedeki tarım arazilerinin zincirleme şekilde imara açıldığını da hatırlatıyor. Üniversite çevresinde rant beklentisiyle hareket edildiğini söyleyen Kayabaşı, “Bir yere bir kurum gelirse, etrafı da hemen yapılaşmaya açılıyor. Böylece bir bilim kurumu, tarım arazilerini yok etmenin öncüsü oldu” diyerek çelişkiye dikkat çekiyor.

 

 

Stadyum Aynı Hatanın Devamı mı Olacak?

ETÜ örneğinden sonra aynı hatanın şimdi yeni yapılacak Erzurum Stadyumu projesiyle tekrarlanmakta olduğunu ifade eden Kayabaşı, projeyi “göz göre göre toprağın katli” olarak tanımlıyor: “Yeni stadyumun yapılacağı alan yıllardır ekilip biçilen, Erzurum Ovası’nın en verimli topraklarından biri. Bu toprağı kaybetmek demek sadece sebzeyi değil, hayvancılığı da daraltmak demek. Çünkü orası aynı zamanda yem bitkileri üretiminin olduğu bir bölgeydi.”

Hasan Ali Kayabaşı, yer seçiminin siyasi ve ekonomik rant üzerinden yapıldığını öne sürüyor. “Oraya stat yapılırsa, hemen çevresindeki arsalar değer kazanacak. Bu yüzden o bölgede arazi sahibi olan bazı kişi ya da çevreler stat projesinin oraya yapılmasını istiyor” diyerek sürecin planlı şehirleşme değil, rant odaklı ilerlediğini savunuyor.

 

Alternatif Yerler Var, Ama Rant Öne Geçiyor

Oysa Kayabaşı, stadın yapılabileceği çok daha uygun, tarımsal değeri olmayan ve zemini sağlam alternatiflerin mevcut olduğunu söylüyor ve kendilerine göre alternatif yerleri şöyle aktarıyor: “Nene Hatun tarafında, Palandöken sırtlarında, Gölbaşı veya Eski Mareşal Çakmak Hastanesi arazisinde zemin sağlam. Üstelik bu alanlar sportif altyapıyla da bütünleşebilir. Ama ne oluyor? Birileri arsasının değerlenmesini istiyor diye binlerce dönüm tarım toprağını yok etmeyi göze alıyoruz.”

Kayabaşı, yalnızca ETÜ değil, çevre yolu güzergâhında da ticari imar kararlarının tarım arazilerini yok ettiğine dikkat çekiyor. “Çevre yolu boyunca birinci sınıf tarım arazilerine ticari imar verildi. Marul, maydanoz, biber yetişen tarlalarda şimdi marketler, oteller, galeriler yükseliyor” diyen Kayabaşı, Erzurum’un en verimli topraklarının hızla betonlaştığını vurguluyor.

 

“Mahkeme Kazanılıyor Ama Uygulama Devam Ediyor”

Ziraat Mühendisleri Odası’nın bu tür projelere karşı hukuki mücadele verdiğini söyleyen Kayabaşı, “ETÜ davasında olduğu gibi, biz mahkemeyi kazansak bile uygulamalar sürüyor. Yargıtay’dan dönen kararlar oluyor. O yüzden burada yalnızca bizim değil, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, sivil toplumun da bu işin takipçisi olması gerekiyor. Aksi halde bir sonraki felaket stadyum olacak” diyerek çağrıda bulunuyor.

 

Hasan Ali Kayabaşına göre, tarım arazilerinin tekrardan yapılanması için kırsal nüfusun desteklenmemesini en büyük tehlike olarak görüyor ve çözüm önerilerine değiniyor: “İki inekli Ayşe abla, dört inekli Fatma bacı üretimden kopartılıyor. Hâlbuki devlet, bu ailelere hibelerle destek vererek köylerine dönüşü teşvik etmeli. Onlara ahır yapsın, hayvanını versin. Üretim köyde başlar” diyerek küçük üreticinin yeniden kazanılması gerektiğini vurguluyor.

  KAYNAK  ENES TANAS