28 Haziran 2025, Cumartesi sabahı saatler 11.15’i gösterdiğinde, Erzurum’un Oltu ilçesine bağlı kırsal Dutlu Mahallesi’nde yer alan taş ocağında kara bir sessizlik çöktü. Yüzeyin altında biriken kader, ani bir göçükle ortaya çıktı. Yerin metrelerce altında, alın teriyle ekmeğini kazanmaya çalışan üç işçi, toprağın karanlığına gömüldü.
Göçüğün hemen ardından bölgeye sevk edilen AFAD, jandarma, itfaiye ve sağlık ekipleri, zamanla yarışarak kurtarma çalışmalarına başladı. Umut dolu her kazma darbesi, zamana karşı verilen bir mücadeleydi. Ancak saatler süren çabanın sonunda, göçük altından çıkarılan işçilerden Tayfur Narşap ve Ömer Narşap’ın cansız bedenlerine ulaşıldı. Ağır yaralı halde kurtarılan üçüncü işçi Temel Korkmaz, kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.
Facianın ardından taş ocağında çalışmalar tamamen durduruldu. Olay yeri, olası ikinci bir felaketi önlemek amacıyla güvenlik çemberine alındı. Savcılık tarafından başlatılan geniş çaplı soruşturma kapsamında, göçüğün nedeni ve ihmaller mercek altına alındı.
Yaşamını yitiren üç işçinin cenazeleri, otopsi işlemleri için Erzurum Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Gözyaşları arasında uğurlanmayı bekleyen bedenler, yalnızca bir iş kazasının değil, denetimsizliğin ve ihmalin ağır bir bedelini simgeliyor.
Yetkililer, göçüğe neyin sebep olduğuna ilişkin teknik incelemelerin sürdüğünü, benzer nitelikteki taş ocaklarında da denetimlerin sıklaştırılacağını açıkladı. Ancak geride kalanlar için bu açıklamalar, yitirilen canların boşluğunu doldurmaya yetmiyor.
Bu olay, bir kez daha iş güvenliğinin kâğıt üzerindeki değil, sahadaki karşılığını sorgulatan bir çağrı niteliğinde. Üç madencinin ardında bıraktığı hayatlar, bizlere acı bir gerçeği hatırlatıyor: “Emeğin bedeli ödenmeli ama canla değil.”
İş Cinayeti mi, Kader mi?
Oltu’daki taş ocağında üç emekçinin yaşamını yitirdiği göçük, yalnızca bir doğa olayı değil, aynı zamanda derin bir ihmaller zincirinin yankısı olabilir. Bu tür kazalar ne yazık ki “kader” kelimesinin ardına saklanarak normalleştirilmeye çalışılıyor. Oysa geride kalan yaslı aileler, bu acıyı yalnızca doğa olaylarına yükleyerek hafifletmiyor; aksine, "Bu ölüm önlenemez miydi?" sorusunun cevaplarını arıyor.
Görgü tanıklarının ve bölge sakinlerinin iddialarına göre, taş ocağında uzun süredir risk teşkil eden zemin kaymaları yaşanıyordu. Ancak gerekli önlemlerin alınmadığı, iş güvenliği prosedürlerinin yeterince uygulanmadığı yönünde ciddi şüpheler var. Bu durumda sorumluluk yalnızca doğaya mı aittir?
Sistematik Bir Sorun: Denetimsizlik
Uzmanlar, böylesine büyük iş kazalarının çoğunlukla ihmaller zincirinin sonunda gerçekleştiğine dikkat çekiyor. Denetim eksikliği, iş güvenliği uzmanlarının uyarılarının göz ardı edilmesi, uygun ekipman ve eğitimden yoksun çalışma koşulları... Tüm bu faktörler, bu olayın münferit değil, sistematik bir sorunun sonucu olabileceğini gösteriyor.
Kim Sorumlu?
Şimdi kamuoyunun sorduğu soru şu: Bu üç işçinin ölümünden kim hesap verecek? Taş ocağını işleten firma mı, yeterli denetimi yapmayan yerel ya da ulusal yetkililer mi? Yoksa çalışma koşullarını “maliyet” odaklı belirleyen sistemin ta kendisi mi? Her bir ihmal, yaşanan can kayıplarında zincirin bir halkasını oluşturuyor.
Erzurum Oltu’daki bu acı olay, yalnızca yitirilen üç canı değil, aynı zamanda Türkiye’de iş güvenliği kültürünün ne denli zayıf temellere dayandığını da ortaya koyuyor.